Özel Okullar ve Devlet Okullarının Sırrı..!
Merhaba Değerli Gönül Dostlarım; Bugün sizlerle, hepimizin ortak geleceği, canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızın yarınları üzerine samimi bir öz eleştiri ve içten bir gönül muhasebesi yapmak istiyorum. Konumuz: Milli Eğitim…
Malumunuz, 2025-2026 eğitim öğretim yılı özel okul fiyatları cep yakmaya devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından belirlenen azami zam oranı yüzde 54.8 olsa da, bazı okulların bu oranı aşan fiyatlar talep etmesi ve ek ücretlerle velileri zorlaması, haklı olarak yürekleri dağlıyor. Kitap, kırtasiye ve diğer masraflar da cabası...
Peki, bu durum karşısında kendimize sormamız gereken önemli bir soru var: Devlet okullarımızın eğitim kalitesi gerçekten bu kadar mı kötü ki, vatandaşlarımız onca yükün altına girmeyi göze alarak özel okullara yöneliyor? Milli Eğitim Bakanlığı en yüksek puanla, yani en nitelikli öğretmenleri kadrolarına alırken, bu paradoks neden yaşanıyor? Bu çelişki, üzerinde derinlemesine düşünmemiz gereken bir mevzu.
Değişen Bakanlar, Değişen Müfredatlar: Savrulan Bir Sistem
Son 20 yılda tam 9 farklı Milli Eğitim Bakanı görev yapmış. Her gelen bakan, kendi adıyla anılan bir rota çizmeye çalışmış, kendi vizyonunu sisteme katmak istemiş. Ancak bu rotaların ne kadar başarılı olduğu, maalesef ki kamuoyu tarafından tam olarak anlaşılamamış, başarıları tartışmalı kalmıştır. Sadece bakanlar değil, müfredat da bu değişim rüzgarından nasibini almış. Eğitim öğretim müfredatında bir çok kez köklü değişiklikler yapılmış; genel olarak son 20 yılda 17 ila 18 kez eğitim müfrdatı değiştirilmiş. "Hangi sistem ne kadar süre uygulandı, ne gibi sonuçlar verdi?" gibi kritik sorular, havada asılı kalıyor.
Milli Eğitimin Milli Duruşu Nerede?
Diyeceğim o ki! Yüce kitabımızın ilk emri "Oku!" değil midir? Eğer ki inançlı ve imanlı bir nesil istiyorsak, okumaya bu denli önem atfedilen bir medeniyetin evlatlarıysak, eğitim sistemi neden bu kadar savruluyor? Milli eğitim nedir? Öyle her gelenin kolayca değiştirebileceği, kişisel tercihleri doğrultusunda şekillendirebileceği bir yapı mıdır? Adı "Milli Eğitim" ise, milli bir duruşu, milli bir omurgası olması gerekmez mi?
Eğitimin Omurgası ve Geleceğin Teminatı
Eğitim, bir devletin, bir milletin omurgasıdır. Omurga eğrilirse, o milletin geleceği de eğrilir, duruşu bozulur, hedeflerinden sapar. Artık bu döngüyü kırmak zorundayız. Günlük siyasi hesaplardan, anlık değişim heveslerinden uzak, liyakatli, inançlı, imanlı, başarı odaklı, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini merkeze alan, uzun soluklu ve milli bir eğitim politikasına ihtiyacımız var.
Çocuklarımızın gözlerindeki ışıltı, gençlerimizin yarınlara olan inancı, bu milletin geleceğinin teminatıdır. Onlara sağlam bir omurga, sarsılmaz bir temel sunmak, bizlerin en asli vazifesidir. Bunu başarmanın yolu, eğitime sadece bir bakanlık koltuğu veya bir müfredat değişikliği olarak bakmaktan geçmiyor. Eğitime, Milletin ruhunu yoğuran bir irfan ocağı, değerlerimizi taşıyan bir mirasçı, geleceği inşa eden bir kilit taşı olarak bakmalıyız.
Öyleyse, gelin hep birlikte bu çağrıya kulak verelim. Milli Eğitim, gerçekten "milli" olsun. Değerlerimizle yoğrulsun, ilimle, irfanla ışıldasın. Nesillerimiz hem bilimin zirvelerine tırmansın hem de inancının ve imanının sağlam kökleriyle toprağına bağlı kalsın.
Unutmayalım ki, bu topraklar, "Oku!" emriyle şahlanmış, irfanla yükselmiş bir medeniyetin ta kendisidir. Bu mirasa sahip çıkmak, gelecek nesillere daha aydınlık bir yol çizmek hepimizin boynunun borcudur.
Hoşça Kalın Dostça Kalın…
